27 Aralık 2012 Perşembe

Orkidelerim

Orkidelerim........

Geçen sene eşim bir orkide hediye etmişti....



Bir iki tomurcuğu açtıktan sonra diğerleri döküldü gitti.  Yavaş yavaş çiçekler de yok oldu.  Çiçekler döküldükten sonra çiçekçiden öğrendiğim şekilde alttan üç boğum sayıp dalı kestim.  Sözde 2-3 ay sonra yeni çiçek açarmış........ Baktım bir hareket yok, o açıncaya kadar bir başka saksı orkide aldım.  Bu sefer fuşya rengi almak istedim.



Bunun da akibeti aynı oldu.  Halen her ikisi de çiçeksiz........ Çiçek coşturan takviyeler de aldım, arada uyguluyorum, ama sadece yaprak ve yeni kökler çıkartıyorlar.  Daha çok sabretmem gerekiyor herhalde.  Keşke ikisi birden açabilse!  Umutla beklemedeyim......


25 Aralık 2012 Salı

Viyana

Yeni bir güne merhaba,

Viyana gezimizi anlatmak istiyorum.  Tur almadık, kendimiz araştırıp otel bulduk, uçak biletlerimizi de ayarlayıp Viyana'ya uçtuk.  Ekim ayında gittiğimiz için mevsim biraz riskliydi. Giderken kısa kollu penyelerle gittik, akşamına kazak ve kabanla dolaştık.  Çok keyif aldığımız bir geziydi.  Merkezi bir otelde kaldık.  Metro ve otobüs durağına çok yakın olmaktan başka görülecek birçok yere de yürüme mesafesindeydi. 
İnternette uzun uğraşlardan sonra bulduğumuz ekonomik otelin bulunduğu cadde.

Belediye binası.  Bu da yürüme mesafesindeydi.
Ve, Tuna kenarındaki döner kuleden çekilen gece manzarası
Yağmurlu ve tabi çok soğuk bir günde yazlık saray olan Schönbrunn Sarayına gittik.  Sarayı dolaştıktan sonra bahçeye çıktık ve Avusturya'lıların sevgili imparatoriçeleri Sisi'nin dolaştığı bahçede yürüyerek Gloriette'e çıktık.
Gloriette'in tepesine çıktığımızda birden yağmur arttı.  Hemen inip saraya dönmek istedik.  Yol birhayli uzundu çünkü.  Ama binanın tepesinden indikten sonra berbat bir fırtına ile birlikte şiddetli bir yağmur başladı.  Biraz olsun rüzgarı keser düşüncesi ile yandaki orman içinden yürüdük.  Çok keyifli oldu ormandaki yolda yürümek.  Yerler meşe palamudu doluydu.  O fırtınada bir tane alıverdim yerden.  Evde saksıya ektim.  Merakla bekliyorum, hala bir hareket yok.  Keşke daha çok alsaydım.  Yerler silme palamut doluydu!!! Belki bahara doğru çıkar, umutla bekliyorum.

Bu da kışlık sarayları Hofburg'daki sofra süslerinden sadece birkaçı!!!!!!!!!!!

Ve tabi ziyaret ettiğimiz önemli yerlerden biri de en görkemli ve hep 1 Ocak'ta televizyonda yayınlanan yeni yıl konserlerinin yapılıdığı Golden Hall. 
Viyana'ya gidip de Mozart konseri dinlemeden olmazdı.  Golden Hall değil ama Kursalon diye başka bir konser salonunda izledik.  Tabi Golden Hall'da bir yeni yıl konseri muhteşem olurdu, kısmet......


Bu da opera binası...
Viyana gezimizden birkaç resim paylaşmak istedim.  Bütün gezi süresince bol bol kahve içip özel tatlıları olan 'apple strudel' yedik.  Bir de hatta apple strudel yapılışını da gösteri olarak izledik.  Meğer bu meşhur tatlılarını Viyana kuşatması sürecinde Osmanlılardan öğrenmişler!!!!!!!! Bunu da gösterilerinde tarihçe olarak anlatıyorlar........
Ve bir çiçekçideki güzel çiçekler...........................





22 Aralık 2012 Cumartesi

Seferihisar-Sığacık

Kıyamet sonrası güne merhaba!!!!

Kar kalıntıları hala var ama yollar rahat.  Karı seviyorum, etraf bembeyaz olduğunda çirkinlikler örtülüp herşey güzel ve masalsı görünüyor. Hele gece sokak lambaları ve evlerden sızan ışıklarla karın parlaması çok keyif verici.  Ama tabi her şeyde olduğu gibi azı karar çoğu zarar.  Kar da tadında kalmalı.

Bu soğuk kış gününde sıcak çeşme tatilimi hatırladım.  Geçtiğimiz yaz Çeşme'de tatil yaptık.  Deniz çok güzeldi.  Bu sefer bir otelde kalmayı tercih ettik.  Aslında yaz tatilini otelde geçirmek pek akılcı gelmezdi bana.  Meğer çok daha keyifliymiş.  Çok sıcakta kaçacak yer arıyor insan tatil köyü ya da motel gibi yerlerde.  Ama otelde dilediğin gibi serin yerde keyifli vakit geçirebiliyorsun.  Sabah deniz keyfi sonra çevre gezisi yaptık.  Urla, Seeferihisar ve Sığacık'ı gezdik. 

Seferihisar merkezinde yavaş şehir simgesi salyangoz:


Sonra Sığacık sahiline gittik. Tepeden görünüşü çok hoştu.  Ama sahilde yatların doldurduğu bir yat limanı beklemiyordum.  Doğallıktan biraz uzaklaşmış.  Umarım fazla binalaşma olmaz.

Yaz anıları güzel, oysa günümüze dönersek yeni yıl yaklaşıyor.  Benim de çıkıp biraz hediye bakmam gerek.......

Kıyamet bir yana en uzun geceyi bitirdik!!!! Artık günler uzamaya başlıyor......Bu da bana hep moral vermiştir............Bu moralle yeni yıl hediyelerimi almaya gidiyorum......



20 Aralık 2012 Perşembe

İlk Kar

Soğuk bir güne merhaba,

Yılın ilk karı incecik yağmaya başladı.  Zaten geceden beri fırtına hüküm sürmekte.  Bakalım yılbaşı nasıl geçecek?  Tabi zor koşulda yaşayanlar için pek hoş değil ama bol karlı bir yılbaşı da güzel oluyor!!!  Yılbaşı için ne yemek yapsam diye düşünüyorum.  Yemek sitelerini dolaşıp değişik bir tarif bulmaya çalışacağım.  Ama aklıma gelen nar salatasını herhalde yaparım.

Nar salatası tarifi:
Nar taneleri, ince kıyılmış maydanoz, ince küp doğranmış kuru soğan, tuz, karabiber ve bir iki yemek kaşığı zeytinyağı.  Hepsini karıştırınca salata hazır.  Çok güzel oluyor.

Yılbaşı için de güzel, nar malum bereket demek!!  Her ne kadar nar bereketini şimdiye kadar pek göremediysek de belki bu sefer tutar, kim bilir.........

19 Aralık 2012 Çarşamba

Fazıl Say Konseri

16 Aralık Fazıl Say Konserindeydik.  Tek kelime ile muhteşemdi.  İki eserinin Türkiye prömiyerini izleme şansını yakaladığımız için eşim ve ben çok mutlu olduk. Bunlardan biri olan  Universe adlı Senfonisi harikaydı.  Normalde orkestrada kullanılmayan birçok değişik ve ilginç müzik aleti kullanmış.  Theremin diye bir alet vardı ki çok değişikti.  Konuk theremin sanatçısı hanım da çok zarifti. O gecenin güzelliğini tarif edecek kelime bulamıyorum.  Tabi sonuçta hepimiz ayakta alkışladık.  Böyle bir sanatçıya sahip olmak çok gurur verici!!!
Eve gelince theremin hakkında biraz bilgi edinmek istedim.  Aslında çok yeni bir müzik aleti değilmiş. Soyadı Theremin olan bir kişi tarafından bulunmuş.  Konserde izlediğim Theremin sanatçısı da 7 yaşından beri çalıyormuş.  Harikaydı....
İlk fırsatta Fazıl Say'ın İstanbul Senfonisini de dinlemek istiyorum......

15 Aralık 2012 Cumartesi

Monet Sergisi

Bugün hava çok güzel.  15.12 2012

Kıyamete 6 gün kaldı!!!!!!!!!!!!
Çıkıp yürüyüş yapmak gerek.  Birazdan eşimle çıkıp yürüyüş yapacağız.  Bir süre önce televizyondaki bir programda  Günseli Kato ile söyleşi vardı. Minyatürleri Dolmabahçe Sanat Galerisinde sergileniyormuş.  Yarın oraya gitmeye karar verdik. 

Geçen hafta Monet sergisine gittik.  Aslında aradığımı bulamadım.  Güzel tabloları vardı ama bana göre en güzelleri yoktu! Ama alt kattaki Türk ressamlarının eserleri vardı.  Orası çok daha güzeldi. 
Haftasonu çok kalabalık olur diye hafta arası bir gün gitmiştik.  Yanılmışız!!! Bilumum okullar, hatta 3 yaşındaki yuva çocukları bile öğretmenleri ile oradaydılar.  Ama çok hoşuma gitti.  Çocuklar o yaştan başlamalı sergi müze gezmeye. Ben o klabalık sınıfları görünce eşim araba park edinceye kadar hemen gidip bilet alayım dedim.  Gişede 2 tam dedim ve sürpriz.........60 yaş üstü ücretsizmiş!!!
Güvenlikten geçip sergiyi gezdik.  Sonra üst kattaki deniz manzaralı kafede birer bardak çay içip bir porsiyon dondurmalı elmalı turtayı paylaştık eşimle.  Bu yöntem iyi oluyor.  Bir porsiyon ve iki servis.....
Artık yürüyüşe gidiyorum. Güzel havayı (soğuk ama görüntü güzel) kaçırmadan harekete geçiyorum.

13 Aralık 2012 Perşembe

Selimiye-Marmaris

Uzun bir aradan sonra tekrar bloguma yazmaya karar verdim. 

İlk yazımdan sonra birçok seyyahatimiz oldu.  Ama ben bugün 2010 yılında gittiğimiz Selimiye'yi yazmak istiyorum.

Selimiye Marmaris'e yaklaşık 45 dakikalık mesafede bir köy.  Köy grişinde bir motel bulduk ve eşimle oraya gitmeye karar verdik.  Eylül'ün son haftası Dalamana uçak ile gidip oradan otobüs ile Marmaris'e gittik.  Oradan Selimiye'ye kalkan minibüse bindik ve kalkış saatini beklemeye başladık.  Minibüs dolduktan sonra ayakta gidilmesin diye boşluklara tabureler dağıtıldı, onlar da doldu.  Ancak hala kalkmıyoruz.  Şöförümüz de ancak 18 yaşında tombul bir delikanlı.  "Bak artık doldu kalkalım" dediysek de saati gelmediği için kalkmadı! Bekledik.....Yaklaşık 30 dakika kadar öylece bekledikten sonra yola koyulduk.  Aslında çocuk haklıydı, çünkü yolda belirli yerlerde saatine göre minibüs bekleyen insanlar vardı.  Onları da düşünmesi gerekiyordu. 
Selimiye çok şirin bir sahil köyü.  Doğallığını pek kaybetmemiş. Güzel bir koy kenarına yerleşmiş, sahilinde bir çok yatın demirlemiş olduğu şirin bir köy.  Sahilde çok keyifle yürünüyor ve bütün bu sahil boyunca kafe ve restoranlar sıralanmış. Motele hızlı bir yerleşimden sonra hemen köyü keşfe başladık.  Sadece oraya 10-15 gün daha önce gitmek gerekiyormuş.  Bazı kafeler sezon sonu nedeni ile kapanmak üzereydi hatta bazıları da kapanmıştı.  Ama yine de çok keyifli bir yerdi.  Önce bir kafede oturup az şekerli kahvelerimizi yudumlayarak denizin güzelliğini seyrettik.
Paprika adında bir kafe daha keşfettik, limonlu cheesecake ve haşhaşlı tatlısı harikaydı.

Tabi modern dünyamızda kredi kartı kullanmaya çok alışmış olduğumuzdan üzerimize fazla nakit almamıştık.  Ama Selimiye köyünde kart geçmiyormuş!!! Banka ve ATM olayı da yok.  Yakındakı Bozburun'da ATM olduğunu söylediler.  Ertesi gün hem orayı da görmek hem de biraz para çekmek için Bozburun'a giitik.  Minibüs ile Selimiye'ye 5 dakikalık mesafede bir köy ama Selimiye'den çok daha gelişmiş ve daha büyük bir yerleşim yeri.  Yat limanı da var. Bir süre dolaştıktan ve ATM işimizi de hallettikten sonra sahildeki bir restoranda keyifle soğuk biralarımızı yudumlayıp güzel zeytinyağlıların tadına baktık.

Selimiye gezimiz çok güzeldi ama uçak ile de gidilse yol epey yoruyor.  Tatilin biraz daha uzun tutulması gerek! Dönüşte Marmaris içinden kekik ballarımızı da almayı ihmal etmedik.  Ülkemizin gezilecek o kadar çok ve güzel köşesi var ki............