27 Nisan 2013 Cumartesi

Granola Bar Tarifi (Derya Sezgin'den)

Bir süre önce yazdığım yazıda granola bar tarifi aradığımı yazmıştım.  Bugün Derya Sezgin yorumunda bir tarif göndermiş.  Kendisine çok teşekkür ediyorum.  Hemen denedim. 



Granola Bar
- 2.5 su bardağı yulaf ezmesi
- Yarım su bardağı hindistan cevizi rendes
- Yarım su bardağı kabak çekirdeği
- Çeyrek su bardağı çekilmiş keten tohumu
- Çeyrek su bardağı susam
- 1 su bardağı badem veya fındık
- 1 çay kaşığı tuz
- 1 çay kaşığı tarçın
- 1 çay kaşığı vanilya
- Çeyrek su bardağı bal
- Çeyrek su bardağı fıstık ezmesi
- Çeyrek su bardağı esmer şeker
- 1 su bardağı kuru meyve (her türlüsü olabilir)
Fırını 160 dereceye ısıtın. Bir tepsiyi yağlı kağıt ile kaplayın. Yulafı, hindistan cevizi, badem/fındık ve çekirdeklerle karıştırın. Tepsiye serip 15 dakika kızartın. Bu arada ufak bir tencerede bal, fıstık ezmesi, esmer şeker, vanilya ve tarçını ateşe koyup, şeker eriyene kadar orta ateşte pişirin. Bu işlemi yulaflar fırındayken yapmaya dikkat edin.

Yulaf karışımı kızarınca, geniş bir kaseye alın ve üzerine incecik rendelediğiniz kuru meyveler ve ballı karışımı ekleyin ve iyice karıştırın. Karışımı yağlı kağıt döşenmiş bir borcama dökün ve tahta bir kaşıkla bastırarak, yüzeyini iyice düzleştirin. Bu karışımı fırında 30 dakika daha pişirin. Çıkardıktan sonra soğuması için bırakın.

Soğuduktan sonra, yağlı kağıtla birlikte kesme tahtasına alın. Keskin geniş bir bıçakla, istediğiniz gibi dilimleyin. (Deryayla Lezzetler)



Ben sadece içine hindistan cevizi rendesi koymadım.  


Çok güzel oldu.  Tavsiye ederim.  Arada atıştırmayı sevenlere önerilir.  Tabi oldukça kalorili.  Fazla yememek gerek!!!

Afiyet olsun.



24 Nisan 2013 Çarşamba

Kuru İç Bakla Çorbası

Bugün kilere bir göz atıp malzeme tüketme işlemi yapmak istedim.  İç bakla kavanozu bana bakınca hemen iç bakla çorbası yapsam diye düşündüm.  Sulu fava gibi bir çorba olmasın diye de içine bir adet havuç, sarımsak ve salça da koydum.  Güzel bir çorba oldu bence.  Eşim ve kızım da beğendi.

Malzemeler:
bir adet soğan
iki diş sarımsak
yarım demet dereotu
bir su bardağı iç bakla
bir kahve fincanı yulaf ezmesi
bir adet havuç
bir yemek kaşığı domates salçası
tuz
kırmızı pul biber 
su


Yapılışı:
Soğan, havuç ve dere otlarını küçük kesip bütün malzemeleri tencereye koyup iyice pişirdikten sonra el blenderinden geçirip üzerine bir tutam dere otu koyup servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun.




Granola Bar Tarifi İstiyorum...

Bir süredir aklımı takmış durumdayım garnola bar yapımına. Aklıma geldikçe internetten güzel ve kolay bir tarif bulmak için araştırıyorum.  Ama hangisini yapayım bilemiyorum.  Çok sert de olmasını istemiyorum.  Bu nedenle de okuduğum tarifleri bir türlü hayata geçiremiyorum.  Güzel ve kolay bir tarif bilen varsa tarif istiyorum.  Duyurulur.                            

      

22 Nisan 2013 Pazartesi

Kutluyorum..




   23 Nisan Kutlu olsun. Nice mutlu 23 Nisan'lara.  



Bulaşık Makinesinde Ne Kullanalım?







Malum artık bulaşık deterjanları hepsi bir arada gibi bir hal aldı.  Aslında tabi hepsi kimyasal dolu. Özellikle de şu parlatıcılara takıntılıyım.  Çünkü en son onunla durulanıp kalıyor.  Ama parlatıcı kullanmadan da olmuyor.  Ben calgonit'in power ball şeklini kullanıyorum. Ayrıca da tuz ya da parlatıcı koymuyorum.  Yine de hep o kimyasal olayını kafama takıyorum.

Geçen gün bir arkadaşım bulaşık makinesinde yıkamada arap sabunu, parlatıcı olarak da elma sirkesi kullandığını söyledi.  Gerçi arap sabunu da kolay arınan bir şey değil.  Onda da kimyasal içerik var.  Bir de köpük acaba makineyi bozar mı sorusu da var.

Aslında yine de en doğrusu bulaşık makinesi için önerilen deterjanları kullanmak.  Onlar piyasaya çıkarılmadan önce zararlı mı değil mi birçok deneyleri yapıldıktan ve zararlı olmadığı (nispeten) onaylandıktan sonra satışına izin veriliyor.  Arap sabunu ise bu amaçla kullanılması onaylanmış bir ürün değil.

Sadece paylaşmak istedim.  Sizlerin görüşlerinizi de merak ediyorum.

Herkese güzel günler dilerim.

20 Nisan 2013 Cumartesi

Keyifli ve Lezzetli Hafta Sonu Salatası



Hafta sonları rahat kahvaltı edildiğinden, hem biraz geç hem de biraz fazla kapsamlı oluyor malum.  Bu nedenle de hep yemek saatleri şaşar.  Öğle yemeği yemek biraz fazla oluyor ama güzel bir salata bir öğün yerine geçiyor

Malzemeler:                                                                                
Kıvırcık salata
Domates (küp doğranmış)      
Salatalık (halka halka doğranmış)
Ceviz (kabaca kesilmiş)
Kuru kayısı (küp küp kesilmiş)
Maydanoz

Piliç göğüs ince dilimlenmiş




Sosu:

Zeytin yağ
Nar ekşisi
Tuz
Karabiber
Sumak


Tabi miktarlar isteğe göre ayarlanabilir.  Tavukları ince dilimler halinde kesip kırmızı pul biber ile tavada az miktarda zeytin yağ ile pişirin.  Diğer malzemeleri kesip kaseye aldıktan sonra iyice karıştırıp, üzerine tavuk dilimlerini koyun.  Sosu üzerine gezdirin.

Afiyet olsun.

19 Nisan 2013 Cuma

Göztepe Parkından görüntüler....

Dün çok koşturmalı bir gündü.  Hep programlı ve randevulu işlerim vardı.  Ama bu arada Göztepe Parkını gezmeyi aklıma koymuştum.  Biraz zaman ayırıp birkaç resim çekmek ve o güzelim laleleri görmek istedim. Dün hep kapalı bir hava vardı.  Tam parkın kapısına geldim yağmur başladı.  Olsun yine de bir elde şemsiye bir elde fotoğraf makinesi biraz çekebildim.

Havalar bir türlü düzelmiyor.  Bari bu görüntüler biraz içimizi ısıtsın dedim.






Bu da güzelim erguvan ağacı

17 Nisan 2013 Çarşamba

Bir Ziyaret...

Beş hanım bu gün lise arkadaşlarımızdan birine ziyarete gittik.  Geçmiş olsuna, 10 gün kadar önce evde merdivene çıkıp bir şeyi düzelteyim derken düşüvermiş ve maalesef her iki kolunu da kırmış.  Şimdi çivilerle dolaşıyor.  Neyse ki daha kötü bir durum olmamış.  Üstelik de evde yalnızken olmuş olay.  Çok üzüldük tabi ama şimdi iyi durumda.  Evde özellikle de yalnız olduğumuzda çok dikkatli olmak gerek.  Ben de çok canı tez olduğumdan, eşim ve kızımdan büyük uyarılar aldım.   Gerçekten dikkatli olmak lazım ev kazalarını da oldukça ciddi olaylara neden olabilmekte.


Havaların hala bir türlü düzelmemesi bu güzellikleri yeterince görmemize engel olmakta.

Güneşli ve güzel günlere.................

14 Nisan 2013 Pazar

Yeni Bir Kek Tarifi


Öğrendiğim bir tarifi aynen yapmama gibi bir huyum var.  Öncelikle tereyağ kullanımı konusunda çok cimriyim.  Sağlık açısından yemememiz gerekiyor.  Ama tariflerin çoğu da 125 gr. tereyağ diye başlıyor.  Ben de hemen o tarifi geçiyorum.  Bu sefer öğrendiğim bir tarifi şöyle değiştirdim.




Aslında daha önce tarifini vermiş olduğum tuzlu atıştırmalığın şeker katılmış versiyonu gibi de değerlendirebiliriz.







Malzemeler:

20 gr tereyağ!
1/2 bardak zeytin yağ
3 kaşık yoğurt (bizde hep light yoğurt kullanılır)
1 yumurta
1/2 bardak toz şeker
1 paket vanilya
1 tatlı kaşığı kabartma tozu
1 çay kaşığı tarçın
yarım bardak rende ceviz
aldığı kadar un.  (yaklaşık 3 bardak)

Yapılışı:

Tereyağ, zeytin yağ, yoğurt, yumurta, şeker, vanilya, kabartma tozu, tarçın ve cevizi koyup karıştırın.  Sonra Unun yarısı ve  kabartma tozunu da ilave edip karıştırın.  Geri kalan unu da ekleyip yoğurarak ele yapışmayan bir hamur elde edin.  Yağlanmış kalıba elle bastırarak yayın üzerini düzeltin.  Daha önceden 170 dereceye ısıtılmış fırında 30-35 dakika pişirin.  Fırından çıkıp biraz soğuduktan sonra üzerine pudra şekeri serpin.  Pudra şekeri yerine marmelat da koyulabilir.  Ya da ılıkken üzerine bir top dondurma da iyi gidebilir.

Afiyet olsun.

13 Nisan 2013 Cumartesi

Yeni Bir Kitap ve Çocukluğumdan Kareler...


Yeni bir kitaba başladım. Canan Tan'ın yeni çıkan kitabı "HASRET".  Gerçek bir yaşam öyküsü.  Böyle kitapları okumayı seviyorum.  Kitapta Cumhuriyet öncesi döneme uzanan, bir Türk aile ile bir Rum aile arasında yaşananlar diye özetleyebilirim.

Bu kitabı okurken de kendi çocukluğuma gittim.  Çok küçüktüm, Rum kiracılarımız vardı.  Madam Dafni, bir de kızı Vangeliça'yı hatırlıyorum. Bir de Katiniça adında kızları daha vardı galiba, babaları da Yorgo! Bir de hemen karşımızdaki evde oturan Madam Marika'lar.  Hepsi de çok iyi insanlardı. Dedim ya çok küçüktüm.  Sadece bazı kareler var bende kalan.









Madam Dafni paskalya zamanı kocaman bir tepsi paskalya çöreği yapıp bize getirirdi.  Hamurun içine bir küçük metal para atardı, kime gelirse yerken o sene o çok şanslı olurmuş.  Bana çıkıp çıkmadığını hatırlamıyorum, ama büyük bir keyifle paskalya çöreğini mideye indirdiğimi çok iyi hatırlıyorum.  Hala da çok severim paskalya çöreğini.  Bir de onların sakızlı tatlıları vardır, hani bir bardak suyun içine bir kaşık koyarlar.  Önce kaşıktaki tatlıyı yersin sonra da suyunu içersin.  Bayılırdım...Bir sabah uyandığımda yanı başımda Madam Dafni'yi gördüm!  Çok toplu bir çocukmuşum o zamanlar. O da beni "Patatiçam" diye severdi.  "Hadi kalk patatiçam bize gidiyoruz, kahvaltıdan sonra sakızlı tatlı da var" diye beni giydirmeye başladı.  Hemen giyinip onlara gitmiştik.  Sonradan öğreniyorum meğer o gün birlikte yaşadığımız anneannem vefat etmiş.....


Annem hastalanmıştı bir gün.  Komşularımız, en başta da Rum komşular evimize dolmuşlardı yardımcı olmak için.  Babam çağrılmıştı, o gelinceye kadar saatlerce beklemişlerdi kendi işlerini bırakıp.

Bayramlarda ilk ziyaretçilerimiz onlar olurdu.  Tabi biz de onları ziyaret ederdik kendi bayramlarında, kutlamalarında.  Çok güzel günlerdi diye anmak istiyorum.

Kim bilir şimdi nerelerdeler ve nasıllar.  Çok uzun yıllar geçti, belki bir kısmı hayatta bile değildir.  Hepsini saygı ve sevgiyle anıyorum.  Keşke izlerini bulabilsem!!! Doğacağımız ülkeyi, din anlayışını, hatta ailelerimizi seçme şansımız olmadığına göre bu didişmeler nedendir anlamıyorum.  Herkesle dost geçinmek varken........

Tabi daha hatırladığım pek çok şey var ama bence bu kadar nostalji yeter. Hasret kitabını okurken ben böyle geri gidiverdim.  Daha henüz bitirmedim, ama öneririm.  Herkese bu çiçekler kadar renkli ve güzel günler dilerim.





11 Nisan 2013 Perşembe

Haliç Kongre Merkezi

Haliç Kongre Merkezi eskiden Sütlüce Mezbaha binası imiş.  Şimdi ise kongre merkezi.  Bu akşam orada konser izleyeceğiz.  Borusan konseri.  Aslında Borusan konserleri hep Lütfü Kırdar Kongre merkezindeki büyük salonda olmakta.  Ama bu akşam orada başka bir toplantı olması nedeni ile Haliç Kongre Merkezine alındı.  Daha önceki yıllarda da bir iki kez böyle olmuştu. Orası mekan olarak güzel, Haliç kenarında keyifli bir yer.  Ama Lütfü Kırdar'ın salonunu tercih ederim.
Her zaman konsere biraz erken gitme adetimiz vardır. Trafikte takılıp ta stres olmamak için erkenden yollara düşüp konserden 1 saat kadar daha önce orada olup büfeden bir şeyler atıştırmak artık bir klasik haline geldi.

Bu akşam ise biraz daha erken gitmeyi düşünüyoruz. Konserden önce bir kadeh bir şeyler içmek ve sahilinde biraz yürümek güzel oluyor.  Bu akşamki konserde yabancı bir piyanist var konuk olarak.  Çaykovski çalacakmış.  Tabi programda değişiklik yoksa.

Piyer Loti tepesinden Haliç manzaraları.  Orada baharda çay içmenin keyfi bir başka oluyor.









Gece de ayrı güzel.


Havanın biraz daha ısınmasını bekliyorum Piyer Loti'den Haliç'i seyretmek için.

8 Nisan 2013 Pazartesi

Meyve Sebze Yıkama Suyu

Meyve sebze yıkamak özellikle yeşillikleri otları yıkamak bana hep zor gelmiştir.  Alırken en az kirli olanlarını seçmeye çalışsam da muhakkak tabi toprak kalıntıları bulunur üzerilerinde.  Ben de bunları çok fazla yıkadığımdan helak olur yeşillikler.  Birkaç yıl önce idi eşim bir iş nedeni ile görüştüğü bir firmadan bir ürünün varlığını öğrenmiş, ürünün adı Environné. Meyve sebze yıkamak için kullanılan bir ürün.  Önce tabi üzerini okudum, gerçekten sağlıklı mı bunu kullanmak.  Tamamen bitkisel üretimmiş.  Hiç kimyasal katkı yok.  Deneme amaçlı biraz kullandım, ve sonra onsuz yapamaz oldum.  Önceleri bulmak biraz zor oluyordu.  Denediğim şişeyi bu ürünü ithal eden firma hediye etmişti.  Bitince aramaya koyuldum.  Metro Markette buldum önce.  Ama oraya da rahat girilmiyor,malum iş yeri belgesi olması gerek.  Sonunda bazı organik gıda satan yerlerde ve sonuçta da City Farm'da buldum.

1 litrelik ambalajları var.  Galiba 500 m'lik şişeleri de var.  Ama ben hep 1 lt. şişe alıyorum.  Çok uzun süre gidiyor. Bir litresi yanlış hatırlamıyorsam 21 lira gibi.  Yaklaşık 5-6 ay gidiyor, tabi kullanma oranına bağlı. Bir de 250 ml'lik küçük sprey şişeleri var.  Sadece tek bir domates veya tek bir meyve yıkamak için üzerine püskürtüp yıkıyorsunuz

Daha sonra Exsir Meyve Sebze yıkama  suyu da çıktı piyasaya.  Onu da denedim ama tamamen sirke gibi kokuyor.  Benim kullandığımda hiç koku almıyorsunuz.  Yeşillikler harika parlak ve tertemiz oluyor.
Büyük bir tasın içine bir yemek kaşığı kadar Environné koyup üzerine su koyduğunuz zaman bol köpüklü bir su oluyor.  İçine ben önce en temiz olan, örneğin domatesleri, koyup bir süre bekletiyorum.  Sonra bu suyun içinden çıkartıp iyice duruluyorum.  Sonra o suyun içine marul, kıvırcık, ya da otlar koyup 15-20 dakika öyle bekletiyorum. Sonra yeşillikleri süzerek çıkartıp iyice duruluyorum.  Normal yıkamaya göre ne kadar farklı olduğunu kullanınca anlıyor insan.  Hele şu küçük taze patatesler var ya, kabukları ile pişirmek istediğinizde bu suda yıkanınca harika oluyorlar. Tabi çilek de çok güzel yıkanıyor!

Herkese güzel bir hafta olsun.







7 Nisan 2013 Pazar

Çağla Aşı Çorbası!!

Böyle bir çorbanın varlığından haberim yoktu.  Aslında çağla pek bize hitap etmeyen bir meyve.  Hiç almam, çocukluğumda da çok nadir alındığını hatırlıyorum.  Oysa baharın ilk müjdecilerinden.

Bugün ailecek dışarıda dolaşıyorduk.  Bir şeyler atıştırıp eve öyle dönelim dedik.  SAHAN Restorana gittik.  Ne yesek diye düşünürken önce biraz çorba içmeye karar verdik.  Olmazsa olmaz mercimek çorbası bir de yuvalama varmış.  Bir de çağla aşı çorbası var dediler.  O da ne ki hiç duymamışım, ama garson pek övünce biraz alayım dedim.  Eşim ve kızım mercimeği tercih ettiler.  Ama benim çorba gerçekten çok güzeldi.  Bilenler mutlaka vardır.  Tabi kızım ve eşim de birer kaşık alıp denediler, onlar da beğendi.

Resim ne yazık ki yok.  İnternette aradım ama  uygun bir resim bulamadım, benim tabağımın görüntüsü çok daha güzeldi.  Çağlalar yarıdan kesilmiş, üzerinde de safran var.  Denemediyseniz tam zamanı muhakkak deneyin derim.

Herkese güzel pazarlar.

6 Nisan 2013 Cumartesi

Biberiyeli Sos.



Bazen makarnayı, ya da haşlanmış bir tavuğu üzerine koyulan bir sos değişik bir yemek haline getiriveriyor.
Ben soğuk ya da sıcak sos yapmayı çok severim.  Bugün et üzerine ya da makarnaya koyulabilecek sos tarifi yazacağım.

Biberiyeli sos:

Malzemeler:
2 yemek kaşığı domates salçası
3 adet sivri biber (ya da çarliston biber)
1 adet orta boy soğan
2 diş sarımsak
2 dal biberiye (taze biberiye olması en güzeli)    
tuz
karabiber
kırmızı pul biber (isteğe bağlı)
zeytin yağ
su

Yapılışı:

Soğanı, biberleri küçük küp şeklinde doğrayın. Sarımsağı ince ince kesin. Biberiyeyi önce elinizde biraz ovuşturup sonra yapraklarını alıp biraz kesin.  Bu şekilde kokusu daha iyi çıkıyor. Bütün malzemeleri bir tencereye koyup iyice kaynatın.  İçindeki malzemeler yumuşayıp sos koyulaşmaya başlayınca sosunuz hazır.  Bu şekilde kullanacağınız gibi blender ile homojen hale de getirebilirsiniz.  O zaman kısaca biraz daha kaynatmak gerekir.

(Taze biberiyeyi aldığımda tabi hepsi hemen kullanılamıyor.  O nedenle yıkayıp iyice kuruttuktan sonra bir kavanoz içinde donduruyorum.  Kullanacağım zaman bir iki dal alıyorum.  Hemen pişirmeye başladığınızda bozulmadan kullanabiliyorsunuz.  Yoksa bekletirseniz yumuşuyor ve hoş olmuyor.)

Afiyet olsun.




4 Nisan 2013 Perşembe

Mum Yapımı

Hobi bence hayatın tadı tuzu.  Ben de değişik hobiler deneyen, sürekli değişik bir şeyler araştıran bir kişiyim. 15 yıl kadar önceydi bir operasyon geçirmiştim.  Bu nedenle de işe gidemiyordum.  Sürekli çalışma hayatına alışmış bir kişi olarak evde yatmak epey mutsuz etmişti beni.  Değişik bir şeyler yapma isteği doğdu içimde. Birden aklıma mum yapma fikri geldi.  Tabi nasıl yapıldığı konusunda bir fikrim yoktu.  Benim ve esas eşimin eski kimya kitaplarını karıştırdım.  Biraz standart bilgi edindim, ama tabi yeterli gelmedi.  O zamanlar internet ile fazla bir muhabbetim yoktu.  Bu vesile ile epey arttı.  İnternetten mum yapımı ile bilgiler edinmeye başladım.  Çok da şey öğrendim mum yapımı konusunda.  Bu dolaşma sırasında dünya çapında olan bir mum yapanlar grubu keşfettim.  Yanılmıyorsam candlemakingsurvival@yahoogroups.com idi adresi. Hem çok şey öğrendim, hem de çok eğlendim.  Günde yüzlerce mail dolaşıyordu.  Dünyanın her tarafından insanlarla iletişimde olmak beni çok keyiflendirmişti.  Tabi bu arada işe başladım tekrar ama mum yapımına da hızlı bir şekilde başlamıştım.  Tabi yapım yeri evin mutfağı.  Yemek yerine mum pişirmeye başladım!!!! Gece yattığımda ertesi gün nasıl bir mum yapsam diye düşünür oldum.  Amerika'dan değişik kalıplar, fitil, bir takım katkı maddeleri ve kokular  getirttim.  Büyük sabırsızlıkla beklediğim ürünler gelince gece mum döküp, sabah işe gitmeden onları kalıptan çıkartmak büyük keyif olmuştu.  Hatta bir de mum şiiri bulmuştum.  Çok güzel anlamı olan bir şiirdi.  Bunu Türkçe'ye çevirip kızımın da yardımı ile bu şiiri küçük kartonlara basıp mumlarımın kenarlarına bağladım.  Birçok mumu hediye ettim, ama bazı sipariş de aldığım oldu.  Yılbaşı sırasında aldığım siparişleri yapmak evde biraz kaos yaratıyordu ama nasılsa geçici bir dönemdi!!  Ama tabi yorucu bir işti.  Hem mesai hem bu artık hobilikten çıkmaya başlayınca yürümedi.  Bütün eşyalarımı bir gün kızımla birlikte toparlayıp bir mum kursuna götürüp verdik.  En çok da en sonda getirttiğim ve hiç kullanamadığım değişik kalıplarıma yanıyorum.  Güzel mumlarımın hepsi gitti, elimde sadece resimde gördükleriniz kaldı.

Şimdi yeni açılan Brandium AVM'yi gezmeye gidiyorum.  Bakalım nasıl bir yer olmuş?












3 Nisan 2013 Çarşamba

Brandium.....

Brandium AVM'yi gezmeye gittik.  Hani Ayşe Arman'ın reklamlarına çıktığı AVM.  Güzel bir yer ama tabi daha hala inşaat görünümü var.  Özellikle otopark ve çevre daha düzene girmemiş.  Ama içinde birçok mağaza açılmış.  Tabi daha birçok boş yer var.  Özellikle kafeler daha açılmamış.  Mado açılma çabalarında.

İstinye Park mimarisini andıran bir tarzı var, tabi onun epey küçüğü.  Mağazaların hepsi açıldıktan sonra oldukça keyifli bir yer olacağa benziyor. Mutfak eşyası çok sevdiğimden, giriş katı tam bana göre.  Esse, Tantitoni, Bernardo, Korkmaz, Jumbo var Karaca da açılmak üzere. Porland'ı göremedim.  O da açılırsa tam benlik.

Üst katta Paşabahçe var ki benim aşkımdır.
Tek sorun dışarıdaki trafik.  Gümrüğe çok yakın bir yer olduğundan her taraf TIR dolu. Gümrüğün oradan taşınacağı söylentisi var ama halen orada. O nedenle trafik biraz üzüyor.

Hemen güzel bitkiler de yerleştirmişler.




Bazen yürüyüş için alışveriş merkezleri güzel oluyor. Aslında tabi açık hava en ideal yürüyüş ortamı. Ama yazın çok sıcakta, ya da kışın soğukta, ya da yağmurda AVM'ler kurtarıcı oluyor malum.  Palladium AVM çok keyif aldığımız bir yer, artık Brandium da yeni parkurumuz olabilir.




Boyner'in olması da güzel. Bitkilerin hemen arkasında görünüyor.

İstinye Park alışveriş merkezine benziyor demiştim. Orayı bilenler oradaki İstinye Pazarını bilirler. AVM'nin en keyifli yeridir.  Burada da bir Brandium pazarı açılacak.  Bence keyifli bir alışveriş merkezi olmuş.

Sokak Kedisi Bob


 Bu kitabın adını daha önce duymuştum ama okumayı düşünmemiştim.  Bir süre önce takip ettiğim Balköpüğü blog'da bu kitaptan bahsedilmişti.  Alıp okumaya karar verdim. Gerçek bir hayat hikayesi imiş. Tabi okumak isteyenler olabilir, o nedenle konuyu anlatmak istemiyorum.  Sadece gerçekten insanın hayatının anlamı olması için birilerini düşünmek, birilerine yardım etmek ya da ilgi göstermek gerek.
Her gece yatmadan önce kitap okurum.  Bu gece de bitmek üzere olan bu kitabı bitirmeden yatmak istemedim.  Bitirince de paylaşmak istedim.  Güzel bir hayat hikayesi.  Okumanızı öneririm.







1 Nisan 2013 Pazartesi

Peynirli Poğaça Tarifi







Malzemeler:
Bir yumurta                                                                                              125 gr oda ısısında yumuşamış tereyağ
yarım çay bardağı zeytin yağ
3 dolu yemek kaşığı yoğurt
1/2 çay kaşığı tuz.
yarım paket kabartma tozu
yeteri kadar un. (2-2 1/2 bardak_ kulak memesi kıvamında olacak kadar)
(Hamuruna ince kıyılmış dereotu da karıştırılabilir).

İç Malzemesi:

Beyaz peynir
ince kıyılmış dereotu (maydanoz da olabilir)
Kalite kontrol için bu kadar pişirdim.  
Yapılışı:

Un ve kabartma tozu hariç diğer malzemeleri iyice karıştırın.  Sonra un ve kabartma tozunu ekleyip iyice yoğurun.  Hamur kaba yapışmaz duruma geldiğinde hamur olmuş demektir.  Üzerini bir bezle ya da streç film ile örtüp buz dolabında yarım saat kadar bekletin.  

Dolaptan çıkartınca tekrar kısaca yoğurup ceviz büyüklüğünde parçalar alıp elinizde açın.  İçini koyup kenarlarını iyice kapatın. Üzerine yumurta sürüp çörek otu serpip daha önceden 180-200 dereceye ayarlanmış fırında 20-25 dakika pişirin.

Poğaçaları yaptıktan sonra üzerine yumurta sürmeden sadece çörek otu serpip ya da serpmeden dondurabilirsiniz.  Bir misafir geleceği zaman, ya da pazar sabah kahvaltısına bir değişiklik olsun diye donmuş poğaçaların üzerine yumurta sürüp önceden ısıtılmış fırında pişirebilirsiniz.  Donmuş olduklarından biraz daha uzun tutmak gerekebilir.  İsterseniz oda ısısında açılmasını da bekleyebilirsiniz.  Ama ben genelde donmuş olarak hemen fırına koyuyorum çok güzel pişiyorlar.


Poğaçaları şimdi pişirmiyorum.  Çünkü hafta sonu misafirlerim var onlar için hazırladım.  Hepsini bu şekilde üstlerini örterek donduracağım.  Hafta sonu pişirince resimlerini yayınlarım.

Afiyet olsun...........