18 Eylül 2016 Pazar

Balat Gezisi

Bayram tatilinden yararlanarak bu sefer de Balat'ı ziyaret ettik.  Girişte bizi bu renkli şemsiyeler karşıladı.


Buradan sola dönünce kafelerin de bulunduğu caddeye yani Vodina Caddesine geliyorsunuz.  Cadde diyorum ama biraz dar. İki araba biraz zor geçiyor.

Balat turu sırasında dikkate alınması gereken 3 konu var bana göre. Yazımın sonunda bahsedeceğim. Önce geziyoruz....

Biraz yürüdükten sonra tam köşede bir kafeye denk geldik.  Kırmızı tenteleri ve şemsiyeleriyle bizi etkiledi.  Kafenin adı da BALATİSTAN.  Adı da çok hoşumuza gitti.  Kahvaltı tabağı oldukça zengin. İki kişi için gayet uygun.  Açıldığı çok olmamış.  Temiz ve düzgün bir yer. 



Yan taraftaki evin camından bakan hanımı çekmeden edemedim.  Gelene geçene bakıp ona buna laf atıp vakit geçirmekte..


Hemen yakınında Hobbit House diye bir kafe daha var.


Bu da bir başka kafe..

Biraz ileride Maison Balat Kafe'yi görebilirsiniz.  Yaklaştığınız zaman çok hoş Fransız melodileri sizi etkiliyor. Karşı kaldırıma 2 masa koyulmuş. 



Ancak kaldırım da dar olduğu için pek rahat bir oturma pozisyonu yok. Ama orada aklım kaldı. Sahibesi de çok hoş ve güler yüzlü bir hanım. Yolum bir daha Balat'a düşerse kesin uğrayacağım.

Yolun sonunda renkli kapılar var. Aslında görülecek olay sadece bu kadar.  Renkli kapıları sergilemişler.  Ama yine görmeye değer.


Ondan sonrası biraz dik yokuş.  Biraz zor tırmandık oralara.  Ama görülmesi gereken evler bir okul ve kilise var.

Bu Kırmızı Lise.  Çok ilginç bir yapı.  Sadece dıştan bakabiliyorsunuz.  



Bir de küçük bir kilise var. Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi. Kapıdaki zili çalıp içeri girebilirsiniz. İçeride resim çekme izni olmadığından sadece dış kapı resmi ile yetiniyorum.


Dik merdivenli sokakları ve bol renkli evleri ile Balat gerçekten görülesi bir yer.









Yokuşlar tabi biraz yordu ama güzel bir gezi oldu.  Bir de dönüşte bir dükkan keşfettik.  Vitrininde Balat evlerinin seramikleri ve resimleri vardı.  Ama Bayram nedeni ile kapalı olduğundan içeri giremedim. Bu da bir daha yolumun Balat'a düştüğünde ziyaret edilecek bir mekan.




Kahveler içildi, dönüşte tekrar Balatistan'da çaylar içildi.  



Gez gez bitmeyen İstanbul'un bir semtini daha gezmiş olarak eve dönüldü.  

Şimdi gelelim başta belirttiğim 3 konuya:

1. Yıkılmak üzere olan çok eski binalar var.  Her an yere yığılacakmış gibi görünüyor.  Sadece üzerine yıkılabilir diye yazılıp çevresi bir metre yükseklikte çit ile çevrelenmiş.  Sokakların çok dar olması nedeniyle mecbur çevrelerinde dolaşıyorsunuz.  

2- Esas kafelerin olduğu ve gezilen sokak ( yani Vodina Caddesi ve buna açılan yollar) gerçekten dar iki araba karşılaşınca çok zor geçiyor.  Ama bu yolda giden arabaların yaptığı hızı bir görseniz.  Zaten biz Balatistan kafede otururken hızlı giden bir araba yoldaki bir hanıma çarptı.  Tabi alıp hemen hastaneye götürdü.  O nedenle kaldırımlarda da oturmak biraz riskli bazı yerlerde. Bence yolun en azından gidiş geliş ayrılması gerek.  Karşıdan gelen olmadan kaçayım mantığıyla hızlı gidişler belki azalır.

3- Ve en önemlisi bence..Birçok değişik yaştan erkek çocuk sokakta oynuyor.  Bir kısmı da Suriye'li. Buraya kadar bir sakınca yok.  Ama oynadıkları tek oyun ellerindeki gerçeğinden ayırt edilemeyecek büyüklükte ve görünümde silahlarla sokaklarda koşturmaları ve bağıra çağıra savaş oyunları oynamaları.  

Bu 3 konu beni oldukça rahatsız etti.  Paylaşmak istedim.....







15 Eylül 2016 Perşembe

Kuzguncuk'ta Geziyorum..

Kuzguncuk nostaljik evleri, tarihi dokusu ve yeni kafe ve restoranları ile İstanbul'un gezilmesi gereken köşelerinden biri. Geçen gün eşimle kısa bir gezinti yapmıştık.  Bayram'da ise kızımla birlikte tekrar gittik.  Evlerine çocukluğumdan beri hayran olduğum Kuzguncuk, Perihan Abla sokağı ile de ünlüdür malum.  Perihan Abla dizisini unutmak mümkün mü? Çok keyifli bir diziydi.

Perihan Abla sokağındaki kafeleri geçerek İcadiye Caddesine çıkıyorsunuz


Birçok kafenin ve güzel nostaljik binaların bulunduğu bu caddede önce @cupinn kafeyi aradım. Tesadüfen instagramda karşılaştığım ve takip ettiğim kafeyi kısa bir yürüyüşten sonra buldum. Yukarı doğru çıkarken sağda küçük bir dükkan. Hem kıyafet alışverişi yapabileceğiniz bir dükkan hem de kafe.  Ben kurabiyelerini çok sevdim.
Kuzguncuktaki yapılar renkli ve çok sevimli.




Evlerin güzelliğine bir de süsler eklemişler.  Bu kapı süsüne bayıldım.



Bu da bir başka evin yan duvarını süsleyen kuşlar.


Evlerin yanı sıra bazı ağaçlar da bu şekilde dekore edilmiş.  Bu da Kuzguncuk'a daha masalsı bir görünüm vermiş.


İcadiye caddesi üzerinde değişik çikolata ve kahve sunulan kafeler de var. Bunlardan biri de Kuzguncuk Çikolata Kahve. Çikolataları çok güzel ve lezzetli. Şeftalili, portakallı, hurmalı ve daha birçok çeşidi var.  Hele limonlu beyaz çikolatası çok güzel. Caddeden yukarı doğru çıkarken solda. Dekoru ve güler yüzlü insanlarıyla çok keyifli bir yer.





Bir de yeni açılmak üzere olan bir restoran daha var Kuzguncuk'ta.  Adı Corvino. Bayram sonrası açılacağını biliyorum. Merakla bekliyoruz.



Evleri, camileri, kiliseleri ile Boğaz'ın nostaljik ve şirin beldesi Kuzguncuk İstanbul'un gezilmesi gereken semtlerinden biri.




Tüm çocukluğu ve gençliği Çengelköy'de geçen bir kişi olarak Kuzguncuk'u gezmek beni yıllar öncesine götürdü. Bu şirin beldeyi daha gezmediyseniz öneririm. Bugün de Balat gezisindeydik ailece. En kısa zamanda orasını da anlatacağım.


3 Ağustos 2016 Çarşamba

Liseyi bitireli çok olmadı mı??

Okul çağlarındayken matematik dersleri sevilir miydi?  Ben severdim.  Özellikle de geometri derslerini.
İlkokul 3 üncü sınıftaydım.  Sıra arkadaşım hastalanmış ve bir süre okula gelememişti. Bulaşıcı sarılık olduğunu öğrendik.  Kısa bir süre sonra ben de hastalandım.  Önce yediğim bir şey dokunmuştur filan dediler. Ama annem gözlerimdeki sarılığı fark edince benim de bulaşıcı sarılığa yakalandığımı anladılar. Tabi hemen doktor çağrıldı eve. O zamanlar doktora ya da hastaneye gitmek yerine eve çağrılırdı.  Neyse doktor geldi ve yine o zamanın tedavi şekli olarak bana 10 adet iğne yazdı. Vitamin iğnesi!!! Ben o zamanlar 8 yaşlarında bir kız çocuğu olarak kesinlikle iğne olmam diye tutturdum.  Doktor ve tabi annem ve babam da olmam gerektiğini savundular.  Sonunda babam bir çözüm buldu.  O sene geometri dersleri başlamıştı.  Ben de pergel filan istiyordum.  Babam kaç tane iğne olursam o kadar parçalı bir pergel takımı alacağını söyledi.  Ben de hemen fit oldum iğnelere.  Yani o yaşta oyuncak iste, elbise vs. iste.  Bendeki akla bakar mısınız? Neyse kısacası 10 adet  (gereksiz ama o dönemde çok gerekli) olan vitamin iğnelerini olduktan sonra 10 parçalı bir pergel takımı alındı.  Çıt çıtlı siyah bir kutu.  İçi yeşil kadifeydi.  Sadece kurşun değil, mürekkebe batırmak için değişen uçlar, gönye, iletki koyulan yerleri de olan gerçekten 10 parçalı bir pergel takımıydı.  Hastalık, iğne bir yana bu takıma sahip olduğum için havalara uçmuştum.  Çocuk aklı işte... Ama sonuçta annemler de ben de mutluyduk.

Tabi lise bitip de üniversiteye başlayınca buna ihtiyacım da kalmadı.  Üzerinden de yıllaaar geçti (48 yıl kadarcık) böyle şeylere ihtiyacım olmamıştı.  Mandala uğruna önce bir pergel aldım.  Sonra baktım yetmiyor gönye iletki filan da eklendi.  Ama onlarsız pek kolay olmuyor çizim.  Kısacası onca yıldan sonra, emekliliğimde,  bu sempatik aletlerle yeniden buluştum.



Değişik kalınlıkta ve renkte kalemler olmazsa olmazı...

İnsanın hayatta muhakkak hobisi ya da hobileri olmalı.  Hoşça vakit geçirmek için gerekli.  Ben de biraz maymun iştahlı olarak değişik işlerle uğraşmayı hep sevmişimdir.  Bu aralar da mandala tutkusu mevcut.  Sadece mandala değil bir şeyler çizmeyi boyamayı seviyorum.



Serbest mandala da denebilir!!!









Yaptıklarımın bir kısmını instagramda paylaştım sizlerle.  Mandala ile uğraşmaya başladıktan birkaç gün sonra 15 Temmuz olayları olunca bu bana terapi gibi oldu.  11 adet mandala yapmışım.  12 inciye hazırlanıyorum. Bakalım bunda neler yapacağım.  Figürleri düşünmek, tasarlamak, ölçmek, ayarlamak hep kafa dağıtmaya yardımcı oluyor.  Mandala aslında hep yuvarlak oluyormuş bildiğim kadarıyla.  Ama ben dedim ya fazla kalıplardan sıkılıveririm.  Üçgen, kare benim için fark etmiyor. Yenisini tamamen yıldız şeklinde yapmayı planlıyorum.  Bakalım nasıl olacak.

Herkese bol hobili, mutlu, sağlıklı ve aydınlık günler dilerim.














25 Mayıs 2016 Çarşamba

Adana Gezisi

Daha önce birkaç kez gittiğimiz Adana'ya bu sefer farklı bir ziyaret gerçekleştirdik.  Arkadaşlarımızın kızı evleniyordu. İzmit'teki nişan ve kına törenlerinden sonra Adana'da yapılan düğün ile mutlu sona ulaşıldı.  Bizler de bu vesile ile bir kez daha Adana'ya gitme şansını elde ettik.  Yeni evlilere ömür boyu mutluluklar diliyoruz.


Adana'ya gidip hemen otele çantaları bıraktıktan sonra, daha önceden bize önerilmiş olan 5 Ocak kebap'çısına gittik.



Tabi Adana'ya gidince diyet filan kalmadı.  Adana kebaplara, humuslara yumulduk.

Kısa zamanda Adana'da görebildiklerimiz....

Tarihi gar.


Gece görünüşü


Kültür Merkezi


Tarihi Taş köprü


Köprü başında tarihçesini anlatan yazı
 
Baraj gölüne muhakkak gidilmeli ve tepedeki Onbaşılar'da kebap yenmeli. Çok eski bir kuruluş.
Daha önce orası bir köşkmüş, sonra sahipleri restorana çevirmiş.  Çok da iyi yapmış bence.






Tepeden göle bakış

Baraj yolu boyunca bicibici büfeleri var.  Adana tatlısı. Beğenip beğenmemek size kalmış.  Ama denenmeli diyorum. 


Bicibici

Saat kulesi
Çarşı içinde bir büyük saat var. Pazar günleri sokaklrında kahvaltı sofraları kuruluyor.  Bir de yol boyunca kazancılar, şalvarcılar, gümüşçüler var.  ARTJOPHIEL ise hem gümüş hem de el sanatları satan bir dükkan.  Tabi ziyaret etmeden olmaz.  Çok güzel ürünler var.  Oralara yolunuz düştüğünde mutlaka gidilmesi gereken bir dükkan.  Sahibi çok hoş bir hanım. Daha dükkana adımınızı atar atmaz "kahveler nasıl olsun?" sorusu ile karşılanıyorsunuz.




Dönüş ise biraz keyifsiz oldu.  Önce hava alanında 1,5 saat rötar yapan uçağımızı bekledik. Uçağımız gelince hemen bindirildik ve kalktık.  Ancak iniş için bizden önce inecek 7 uçağı havada beklemek gerekti. İstanbul üzeri epey bir turladıktan sonra gece
geç saatte İstanbul'a vasıl olduk.


Hava alanında beklerken gökyüzü.....


Baraj Gölüne başka bir bakış

Yine de Adana gezimizden çok mutlu döndük.