23 Nisan 2016 Cumartesi

Taş Boyama

Datça'da Kargı Koyundan topladığım taşlar vardı.  Orası bir taş cenneti tek kelimeyle. Uçakta üzerimizde ağırlık olmaması bakımından fazla alamadım. Bu kadarla yetindim.


Akrilik boyalarım, yılbaşı sırasında almış olduğum boyalar.  Taş üzerine boyamak pek kolay değilmiş.  Hele fırça ile ince boyamak biraz zor geldi.  Yıllar önce bir resim kursuna gitmiştim. Tek kıldan oluşan 000 numara fırçalarla çalışmam da gerekmişti o zamanlar.  Gençlik diyelim!!!!

Hep çok beğenerek takip ettiğim sevgili @aysenurbildirici den öğrendiğim edding marka kalemlerden alınca çok daha rahat boyamaya başladım.  Teşekkürler ediyorum kendisine.


İlk boyadığım taş.


Ev boyamaya heveslendim.  Bu çok küçük bir taştı.  Kolay boyanır zannettim ama küçük taş daha zor oluyormuş.


Daha büyük bir ev bu dubleks!!!







Evler tamam olunca artık mavi yolculuğa hazırlanalım dedim.  Gelen var mı?

İşte mini koleksiyonum.  İki taşım daha var boyanacak.  Bir küçük bir büyük.  Bakalım onlara neler yapacağım.  Bitince onları da paylaşırım.


Hobisiz kalmayın derim...








15 Nisan 2016 Cuma

Marmaris'te Birkaç Saat...

Bir tatile gidince, genelde akşam dönmeyi seviyoruz.  Bu şekilde dönüş günü de dolu dolu yaşanan bir gün oluyor.  Güzel Datça gezimizin dönüşü de akşam uçağı ile olunca, Datça'dan öğle saatlerinde ayrılıp, Marmaris'e geldik.  Otogarda valizlerimizden kurtulup, Marmaris sahiline indik.

Birkaç saatlik vaktimizi marinada yürüyüş yaparak geçirdik.



Marinada yürürken sizi Ahtapot heykeli karşılıyor.



Tabi ki bir şeyler atıştırmadan ve kahve keyfi yapmadan olmaz.









Güzel Marmaris'e hoşça kal deyip Dalaman'a doğru yola çıktık.

Bir yere gitmek gezmek güzel, dönerken hep hüzünlenirim. Ama eve dönmek de çok güzel...












1 Nisan 2016 Cuma

Bir Datça Masalı.....

Nedense Datça bize hep uzak gelmiştir.  Gitmek istesek de hep erteledik.  Marmaris Selimiye Köy'e ve Bozburun'a kadar giden biz. 'Datça çok uzak gidemeyiz' diye hep ertelemiştik. Kısmet bu seneymiş...

Nihayet geçen hafta Datça'ya gitme mutluluğuna eriştik. Tek kelimeyle Datça'ya aşık olduk.
Yine de gitmesi tabi biraz zor. Epey uzun bir yolculuk oluyor. Yani uçakla gittim bak oradayım diyemiyorsun.  Dalaman'dan sonra da sizi biraz uzun bir kara yolculuğu bekliyor.  Ama...Hepsine değiyor.  Aslında yol da çok keyifli.  Doğa çok güzel.



Yolda Ege denizi ile Akdeniz'i birlikte görebildiğiniz bir yer var. ' Balık aşıran geçidi' Burada Ege ve Akdeniz o kadar yakın ki, rivayete göre balığı bir denizden alıp ölmeden öbür denize ulaştırabilimişsiniz.


                                           Sağda Akdeniz solda Ege denizi görülmekte

Cumartesi günleri merkezde pazar kuruluyor.  Pazar gezmeden olmaz diye hemen gittik. Tezgahlardaki meyve ve sebzeler nasıl taze ve güzel!! Tabi bir de ucuz!!!


Datça Markezi



Karabaş Otu 



Şu tezgahların güzelliklerine bakar mısınız?

Koyların hepsi bir ayrı güzel.  Özellikle Palamutbükü'ne bayıldım.  Kargı koyundaki taşlara da.....Hemen birkaç tane boyamak için aldım.  Artık yakında boyar onu da paylaşırım.


Palamutbükü


Palamutbükü


Palamutbükü


Bir de Eski Datça var ki çok nostaljik ve harika bir bölge.  Eski Rum taş evler ve dar sokaklar.... Çok beğendim.



Datça merkez ve liman meydanı çok sevimli.  Birçok kafe ve balık restoranları var. Sevgi Yolu ve devamı Serap yolu isimli yürüyüş yolları yürümek için çok keyifli.  Özellikle Sevgi yolunda doğa ile baş başasınız.  Gerçi bütün yolu yürüyemedik.  Malum kısa süre için gidince her şeyi bir arada yapmak istiyor insan.

Liman


Meşhur Badem


Serap Yolu


Sevgi Yolu



Yani aklım ve kalbim Datça'da kalarak geri geldik.  Bakalım bir daha ne zaman kısmet olur.