Buradan sola dönünce kafelerin de bulunduğu caddeye yani Vodina Caddesine geliyorsunuz. Cadde diyorum ama biraz dar. İki araba biraz zor geçiyor.
Balat turu sırasında dikkate alınması gereken 3 konu var bana göre. Yazımın sonunda bahsedeceğim. Önce geziyoruz....
Biraz yürüdükten sonra tam köşede bir kafeye denk geldik. Kırmızı tenteleri ve şemsiyeleriyle bizi etkiledi. Kafenin adı da BALATİSTAN. Adı da çok hoşumuza gitti. Kahvaltı tabağı oldukça zengin. İki kişi için gayet uygun. Açıldığı çok olmamış. Temiz ve düzgün bir yer.
Yan taraftaki evin camından bakan hanımı çekmeden edemedim. Gelene geçene bakıp ona buna laf atıp vakit geçirmekte..
Hemen yakınında Hobbit House diye bir kafe daha var.
Bu da bir başka kafe..
Biraz ileride Maison Balat Kafe'yi görebilirsiniz. Yaklaştığınız zaman çok hoş Fransız melodileri sizi etkiliyor. Karşı kaldırıma 2 masa koyulmuş.
Ancak kaldırım da dar olduğu için pek rahat bir oturma pozisyonu yok. Ama orada aklım kaldı. Sahibesi de çok hoş ve güler yüzlü bir hanım. Yolum bir daha Balat'a düşerse kesin uğrayacağım.
Yolun sonunda renkli kapılar var. Aslında görülecek olay sadece bu kadar. Renkli kapıları sergilemişler. Ama yine görmeye değer.
Ondan sonrası biraz dik yokuş. Biraz zor tırmandık oralara. Ama görülmesi gereken evler bir okul ve kilise var.
Bu Kırmızı Lise. Çok ilginç bir yapı. Sadece dıştan bakabiliyorsunuz.
Bir de küçük bir kilise var. Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi. Kapıdaki zili çalıp içeri girebilirsiniz. İçeride resim çekme izni olmadığından sadece dış kapı resmi ile yetiniyorum.
Dik merdivenli sokakları ve bol renkli evleri ile Balat gerçekten görülesi bir yer.
Yokuşlar tabi biraz yordu ama güzel bir gezi oldu. Bir de dönüşte bir dükkan keşfettik. Vitrininde Balat evlerinin seramikleri ve resimleri vardı. Ama Bayram nedeni ile kapalı olduğundan içeri giremedim. Bu da bir daha yolumun Balat'a düştüğünde ziyaret edilecek bir mekan.
Kahveler içildi, dönüşte tekrar Balatistan'da çaylar içildi.
Gez gez bitmeyen İstanbul'un bir semtini daha gezmiş olarak eve dönüldü.
Şimdi gelelim başta belirttiğim 3 konuya:
1. Yıkılmak üzere olan çok eski binalar var. Her an yere yığılacakmış gibi görünüyor. Sadece üzerine yıkılabilir diye yazılıp çevresi bir metre yükseklikte çit ile çevrelenmiş. Sokakların çok dar olması nedeniyle mecbur çevrelerinde dolaşıyorsunuz.
2- Esas kafelerin olduğu ve gezilen sokak ( yani Vodina Caddesi ve buna açılan yollar) gerçekten dar iki araba karşılaşınca çok zor geçiyor. Ama bu yolda giden arabaların yaptığı hızı bir görseniz. Zaten biz Balatistan kafede otururken hızlı giden bir araba yoldaki bir hanıma çarptı. Tabi alıp hemen hastaneye götürdü. O nedenle kaldırımlarda da oturmak biraz riskli bazı yerlerde. Bence yolun en azından gidiş geliş ayrılması gerek. Karşıdan gelen olmadan kaçayım mantığıyla hızlı gidişler belki azalır.
3- Ve en önemlisi bence..Birçok değişik yaştan erkek çocuk sokakta oynuyor. Bir kısmı da Suriye'li. Buraya kadar bir sakınca yok. Ama oynadıkları tek oyun ellerindeki gerçeğinden ayırt edilemeyecek büyüklükte ve görünümde silahlarla sokaklarda koşturmaları ve bağıra çağıra savaş oyunları oynamaları.
Bu 3 konu beni oldukça rahatsız etti. Paylaşmak istedim.....