23 Mart 2013 Cumartesi

Sincabım.......

Bu ara çocukluğuma takmış durumdayım.  Çocukken bir sincabım vardı!!  Evet gerçekten bir yavru sincabım vardı.  O zamanlar neden onunla resmimi çekmemişler bilmem.  Sincabımın adı cingöz'dü.  Ben o zamanlar ilkokul birinci sınıftaydım.  O zamanlar dayım ve teyzem de (her ikisi de bekardı ve her ikisi de rahmetli oldular) bizimle birlikte kalıyorlardı.  Daha doğrusu evin bir başka bölümündeydiler. Yani kısacası büyük bir aileydik!!  Dayım da sürprizleri çok severdi.  Bir akşam eve geldiğinde yanına çağırıp cebinden bir kese kağıdı çıkardı.  İçinde bir sincap!!!! Karaköy meydanında adamın biri satıyormuş, dayım da alıvermiş.  Daha yavruydu çok sevdik.  Ben bayıldım.  Tabi annem hemen sincabı yıkadı!!! Evet bir yanlışlık yok onu sabunlayıp yıkadı, pırıl pırıl oldu. Herhalde dünya tarihinde sabunlanan sincap sadece benimkiydi!!! Tabi bu banyo işlemi sık sık tekrarlanıyordu.  Onu hemen evdeki boş bir kuş kafesine koyduk ve biraz fındık verdik banyodan sonra beslensin diye. Fındık yemesi çok güzeldi.  İki ayağının üzerinde oturup elleri ile fındığı tutup önce o sevimli dişleri ile fındığın iç kabuğunu bir çırpıda kazıyıp çıkartıyordu.  Sonra bembeyaz kalan fındığı afiyetle yiyordu.  Çok sevmiştik cingözü.  Ama sürekli kafeste olmaz biraz gezinmesi gerek diye boynuna tasma gibi ip bağlayıp gezdirdiğimi hatırlıyorum.  Zavallı hayvan... Bir de yine rahmetli olan halamı anmadan geçemeyeceğim.  Kadıncağız çok korkardı sincaptan. Çocukluk işte o gelince kafesin kapağını tam oturduğu koltuğun arkasında gizlice açıverirdim.  Bir çırpıda koltuğun arkasına tırmanıp halamın arkasından bakmaya başlayınca pek eğlenirdim.  Aslında muzır bir çocuk değildim ama nedense bu manzara pek hoşuma giderdi

Aradan zaman geçti bizim yavru sincap giderek büyüdü.  Bir sabah uyandığımda evde bir telaştır gidiyor.  Meğer bizim sincap artık yeterince büyüdüğü için kafesi kemirip kaçıvermiş.  Bizimkiler de bir telaş nasıl yakalayacaklarını düşünmekteler.  Kafesi kemiren mobilyaları da kemirir,  hatta yakalarken bizi bile!!!! Neyse güç bela bir çuval gibi bir şey ile yakalayıp ağzını bağladılar ve hemen dayımla babam arabaya koyup uzakta ağaçlık bir yerlere bırakıp geldiler.  Bir süre sonra bahçedeki çam ağacında gördüm cingözü.   Onun olduğundan emindim çünkü annem onu yıkarken kuyruğu süslü olsun diye biraz oksijen sürerdi de ondan, kuyruk sapsarıydı!!  Bahçede birkaç fındık ağacı  vardı,  bir süre bahçede dolandıktan sonra kayboldu ortalıktan.  Artık tekrar kendi doğal hayatına dönüverdi tabi.  İşte benim sincap anım böyleydi.









                                                 


       











2 yorum:

  1. Halide'nin sincabı süsleme sevdası, bu hikayenin en can alıcı noktası. Ona ailenin bir bireyi muamelesi yapılmış, ne güzel :)

    YanıtlaSil
  2. :) Çok güldüm ve okurken çok öyledim. ailemin bana bakmama izin verdiği tek hayvan muhabbet kuşuydu:)

    YanıtlaSil